Olası büyük bir depremden sonra can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi kadar “iş sürdürülebilirliğinin” sağlanmasının da ülkemiz açısından kritik bir konu olduğunun altını çizdi.

“Olası büyük bir depremden sonra yüksek katlı binalarda ve sanayi tesislerinde iş sürdürülebilirliğinin sağlanması hayatın devamı açısından kritik derecede önemli. Gelişmiş ülkelerde kullanılan yapısal ve yapısal olmayan teknolojiler sayesinde afetin boyutlarını en aza indirmek mümkün.”

“Deprem Acil Müdahale Sistemi; deprem esnasında ve sonrasında insan paniğini en aza indiriyor, elektrik veya tehlikeli madde sızıntısından kaynaklanabilecek yangınların önüne geçiyor, kritik makine ve ekipmanların otomatik olarak durdurulmasını sağlıyor.”


17 Ağustos Gölcük depreminin yıl dönümü yaklaşırken Türkiye’nin gündemini yine deprem oluşturuyor. Ülke olarak bu acı tecrübeden tam 24 yıl sonra yaşadığımız, “asrın felaketi” olarak nitelendirilen Kahramanmaraş depremlerinin korkunç bilançosu bugün hepimizin aklına aynı soruyu getiriyor: “Ülkemiz olası Büyük Marmara Depremi’ne gerçekten hazır mı?”

Aksigorta’da Konut Poliçeleri Artık Konuşuyor Aksigorta’da Konut Poliçeleri Artık Konuşuyor

17 Ağustos 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki Gölcük Depremi, tüm Marmara Bölgesi’nde ve Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda hissedildi. Deprem gerek büyüklüğü, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu can ve mal kayıpları açısından ülkemizin en büyük depremlerinden biri oldu. Depremin Türkiye’nin önemli bir sanayi bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde meydana gelmiş olması; sanayi kuruluşlarının üretimini durdurduğu için ciddi ekonomik sıkıntıları da beraberinde getirdi. Gıda, enerji, iletişim ve sağlık gibi; toplum hayatı için kritik olan sektörlerdeki kuruluşların deprem teknolojileriyle donatılmamış olmamasından kaynaklanan zarar, depremin bilançosunu daha da ağır hale getirdi. Depremin ardından başlayan ve günlerce söndürülemeyen TÜPRAŞ İzmit Rafinerisi yangını da üzerinden yirmi beş yıl geçse de hafızalardan silinmedi. Sekiz ülkenin desteğiyle söndürülen yangının toplam zararının yaklaşık 80 milyon dolar olduğu hesaplandı.

“Deprem Acil Müdahale Sistemi olsaydı, TÜPRAŞ yangını çıkmazdı”

Ülkemizde depreme karşı konut güçlendirmesi konusunda çalışan birçok şirket olduğu halde; konu sanayi kuruluşlarının, gökdelenlerin, plazaların depremden korunması olunca bu sayı çok aza iniyor. Bu alanda az sayıda uzman şirketten biri olarak Fuji Mühendislik A.Ş. öne çıkıyor. 1999 depreminden hemen sonra Türkiye’de faaliyet göstermeye başlayan; Japonya, Kanada ve Kaliforniya gibi sismik açıdan riskli bölgelerde uluslararası deneyime sahip şirket, deprem mühendisliği konusundaki uzmanlığını en modern çözümlerle ülkemize sunuyor. Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Serteser, “Deprem Acil Müdahale Sistemi” adını verdikleri sistemin o yıllarda TÜPRAŞ’ta kullanılsaydı bu “ikincil afetlerin” yaşanmayacağını söylüyor. Serteser, “Depremleri engelleyemeyiz ama ardından yaşanan afetleri önlemek mümkün. Bu sistem, depremden sonra oluşacak ikincil afetleri önlemek için tasarlanmış, uluslararası çapta güvenlir bir sistem. Depremin ilk dalgasında gerçekleştirilen otomatik anonslarla insan paniğini en aza indiriyor; doğal gaz hatlarını, yüksek gerilim hatlarını ve tehlikeli madde taşıyan boru hatlarını otomatik olarak kapatıyor. Bu tür durumlarla oluşabilecek yangınları en başından engelliyor. İş sürdürülebilirliğini engelleyebilecek durumların önüne geçmenizi, ekonomik kayıpları en aza indirmenizi sağlıyor” diyor. Bu sistemi gökdelen ve plaza gibi yapılarda da başarıyla uyguladıklarını söyleyen Serteser, deprem acil müdahale sisteminin deprem esnasında yüksek katlı binalardaki en tehlikeli yerlerden biri olan asansörleri de otomatik olarak kilitleyebildiğini söylüyor.

“Büyük bir depremden sonra iş sürdürülebilirliği sağlanmazsa afetin boyutları artar”

Sanayi tesislerinin yanı sıra plaza, gökdelen gibi yüksek katlı binaların da depreme karşı korunmasının afet sonrasında hayatın devamı için çok önemli olduğunu vurgulayan Ayça Serteser, iş sürdürülebilirliği kavramının ülkemizde daha iyi anlaşılması gerektiğini belirtiyor. Bunu sağlayabilmek için, yapısal ve yapısal olmayan mühendislik çözümlerini farklı sektörlerdeki kuruluşlara uzun yıllardır başarıyla uyguladıklarını söyleyen Serteser, “Japonya’da büyük bir deprem olduktan sonra insanların iş yerlerinde ne kadar serin kanlı olduklarını görüyoruz. Çalıştıkları yapının “sismik sönümleyiciler” sayesinde güvenli olduğunu, düşme ve devrilme riski bulunan değerli ekipmanların “lokal sismik izolasyon” çözümleriyle korunacağını biliyorlar. Deprem acil müdahale sistemi gibi çözümler sayesinde deprem anında panik yapmıyorlar ve ikincil afetlerin yaşanmayacağından eminler” dedi. 

Mühendislik çözümleriyle yalnızca insanları ve işletmeleri değil, ülke ekonomilerini de dolaylı yönden korumayı amaçladıklarını söyleyen Serteser, “Kahramanmaraş depremlerinden sonra bölgeyi ziyaret ettiğimizde, AVM’lerin, sinema salonlarının, fabrikaların, plazaların kullanılamaz hale geldiğini gördük. Fuji Mühendislik olarak sunduğumuz çözümlerin can ve mal kayıplarının önlenmesi ve iş sürdürülebilirliğinin sağlanması konusundaki önemini tekrar teyit etmiş olduk. Beklenen Büyük Marmara Depremi’nin öncesinde yalnızca İstanbul’dan değil, bölgedeki sanayisi gelişmiş birçok kentten yoğun talepler alıyoruz. Yüksek katlı yapıların ve sanayi tesislerinin hem inşa aşamasında hem de mevcut hallerinin güçlendirilmesinde yapısal çözümlerimizle yer alıyoruz. Bu süreç A’dan Z’ye kadar takip uzman ekipler tarafından takip edilmesi ve uygulanması gereken bir süreç. Proje aşamasında sunduğumuz mühendislik hizmetleriyle işe başlıyoruz, doğru ürünün seçimi ve temini ile devam ediyoruz, çözümün kusursuzca uygulanması ile sonuçlandırıyoruz. Ülke olarak gelişmiş bir sismik strateji ile yola devam edersek ve deprem bilincini iş dünyasında yaygınlaştırabilirsek olası afetleri daha az kayıp ve zararla atlatabileceğimizi biliyoruz” dedi.

Editör: Kadir Özel