2000’li yıllardan itibaren Y kuşağının iş hayatında etkin rol oynamaya başlaması ve kapıdaki Z kuşağı ile birlikte çalışma kültürü de değişime uğruyor. Günlük yaşamının büyük bir kısmını kapalı mekânlarda geçirmek istemeyen, dijital çağın içinde doğmuş yeni nesilden verim alabilmek için daha esnek ve çalışan odaklı stratejilerin kurgulanması gerekiyor.





Firmalar da iş yerlerinde motivasyonu arttırarak iş kalitesini yükseltecek yaratıcı ve dinlendirici mekânlar oluşturmanın yollarını arıyor. Tasarım felsefesinde insanı merkeze koyarak beklentileri karşılamayı misyon edinen Bürotime, ofislerdeki mekânsal kurguların çalışan verimliliği üzerindeki önemine dikkat çekiyor.





Amerikan İç Mimarlar Derneği (American Society of Interior
Designers - ASID) tarafından bağımsız olarak yürütülen incelemeler, ofis
ortamının, performansı ve iş tatminini etkileyen en önemli üç faktörden biri
olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan analizlere göre 2025 yılına gelindiğinde,
küresel iş gücünün en az yarısını Y ve yüzde 25'ini Z kuşağının oluşturacağı
varsayılıyor. Bu neslin iş yapış şeklindeki farklılıklar, yeni çalışma
alışkanlıklarının oluşmasına neden oluyor. McKinsey’in 2012 yılında tüketici ve
pazar üzerine yaptığı bir araştırmaya göre Y kuşağı kariyerinde kendi sağlığını
daha ön planda tutuyor. Bundan yola çıkan firmalar da çalışanlar için daha iyi
koşullara sahip çalışma alanları sunmaya çalışıyor. Well-being (bütünsel
sağlık) kavramını odağına alarak planlanan mimari konseptlerin performansı arttırdığının
farkına varılması ve farklı koşullarda büyümüş jenerasyonların bir arada
çalışmaya başlamasıyla daha da önem kazanmaya başladı.





Fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak dengeli ve iyi olma hali
olarak tanımlanan well-being (bütünsel sağlık) kavramı, çalışma alanlarında
farklı kimlikleri kucaklayan, insan odaklı ve biyofilik tasarıma sahip mimari
kurgularda ve hareket temelli mobilyalarda kendini gösteriyor. Çalışanlarını
merkezine alan, onların mutluluk ve sağlığını gözeten firmalarda motivasyon ve
verimlilik artarken aidiyet duygusu da güçlenerek çift taraflı fayda
sağlanıyor.





Well-Being Yaklaşımıyla Kurgulanan Çalışma Alanları 





Mimari konseptlerin kişilere
etkileri üzerine açıklama yapan Bürotime Pazarlama Direktörü Nuran
Efendioğlu;
Milenyum
kuşağının iş dünyasında söz hakkının artması, ofis dekorasyonlarının yeniden
planlanması ihtiyacını ortaya çıkarıyor.
Yapılan pazar araştırmalarına göre bu jenerasyon
için çalışma ortamının dekorasyonu, kullanılan renk ve mobilyalar iş
seçimlerindeki ana kriterlerden biri haline gelebiliyor. Çalışanın zihinsel ve
fiziksel sağlığını gözeten bu kavram, iş yerlerinde; su ve hava kalitesi
yüksek, doğru aydınlatma kriterleri uygulanmış, vücut ritmine uygun olarak
hareket etme imkânı sağlayan çalışma ortamlarının oluşturulması yönünde
planlamaları niteliyor. Bununla birlikte zihinsel ve ruhsal sağlığı olumlu
yönde etkileyen estetik bir tasarım yaklaşımı, ergonomi, akustik kon­for,
ısısal konfor gibi teknik gerekli­liklerin de göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Well-being kültürüyle
kurgulanan tasarımların yaygınlığı artarken, dünya genelinde yaşanan bu
değişime uyum sağlayabilmek için Uluslararası WELL Yapı Enstitüsü (IWBITM)
tarafından yönetilen ve Green Business Certification Inc. aracılığıyla
onaylanan WELL Yapı Standardı (Well Building Standard),
insan sağlığı açısından binaların tasarım, inşaat ve operasyonlarına odaklanan
ilk standart olarak karşımıza çıkıyor. Yapılarda ana hatlarıyla hava, su, ışık, besin, konfor, form ve zihin ile
ilgili unsurların incelenmesiyle biçimlenirken, sertifika kapsamında
değerlendirilen bu 7 standart derinlemesine analiz ediliyor. Örneğin
‘Hava’ başlığı sadece yapıdaki mekanik havalandırma sistemini
kontrol etmiyor, aynı zamanda kullanılan malzemelerin yarattığı VOC (uçucu organik
bileşen) oranlarını ve daha birçok konuyu da kapsıyor. Bu odakta Türkiye’de
sektöründe Bürotime’ın öncülük ettiği GREENGUARD Gold Sertifikası iç mekân hava
kalitesinin güvenilirliği için uluslararası çapta iyi bir ölçüt olarak kabul
ediliyor.”





 Tasarım Odaklı Düşünce’den (Design Thinking) İnsan Odaklı Tasarım AnlayışınaNuran Efendioğlu;Tasarım ve tasarım
eğitimine katkılarından dolayı birçok onursal ödüle layık görülen David
Kelley‘ın de öncülük ettiği insan odaklı tasarım kavramı (Human-Centered
Design), çalışan mutluluğu için firmaların da kullandığı yöntemlerin başında
geliyor. Tasarım odaklı düşünce (design thinking) kavramının gelişmesiyle
ortaya çıkan bu model herhangi bir ürün geliştirilirken kullanıcıların
taleplerinin göz önüne alınmasıyla kurgulanan tasarım süreci olarak
adlandırılıyor. Bu kavram odağında tasarladığımız yükselir alçalır teleskopik bacak detaylı Set, bireylerin
diledikleri zaman ayakta çalışabilmelerine imkân tanıyarak, gün içinde hareket
etme olanağı yaratıyor.  Birbirinden bağımsız birçok mekânda farklı
kombinasyonlarla kullanılabilen ortak alan çözümlerimizden Hexa, Pick ve Gilda ile ofis çalışanlarının mesai saatlerinde
sosyalleşerek dinlenebileceği alanlar yaratarak zihinlere yatırım yapıyor. Era Workstation, tasarımında kullanılan ahşap ayak detayları ile çalışma alanlarında ev
ortamı sıcaklığı yaratarak aidiyeti güçlendiriyor.